Yırca`da Acele Kamulaştırma, Hukuksuzluk ve Direniş: Olcay Bingöl ve Deniz Bayram ile Röportaj
[Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Çiğdem Artık ve Mustafa Kaba`nın Yırca`da zeytinliklerinin bölgeye termik santral yapımı için kamulaştırılmasına karşı direnen köylülerin yanında gönüllü olan ekoloji aktivisti Olcay Bingöl ve Greenpeace Akdeniz avukatı Deniz Bayram ile Yırca’da devam eden direniş ve acele kamulaştırma süreci hakkında Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi için yaptıkları röportajı burada yayımlıyoruz.]
Mustafa Kaba (MK), Çiğdem Artık (ÇA): Acele kamulaştırma ne zaman oldu? Çiftçiler bilgilendirildi mi? Ne zaman haberleri oldu?
Deniz Bayram (DB): Acele kamulaştırma 10 Mayıs 2014 tarihinde yapıldı. Hiçbir bilgilendirme olmadı, biz de resmi gazeteden öğrendik. Resmi gazetede de 10 Mayıs tarihinde yayımlandı. Bölgede yoğun şekilde zeytinlik arazisini bildiğimiz için Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’na bir bilgi yayınlaması için bir başvuru yaptık, buraların zeytinlik olup olmadığını sorduk. Daha sonra da bölgedeki köylü ve köyün muhtarı ile iletişime geçtik. Bakanlık’ın bölgenin zeytinlik arazisi olduğuna dair bilgi geldikten sonra bunu kamuoyuna paylaştık. Bu süreçte, köylülere acele kamulaştırmaya dair hiçbir tebligat yapılmadı. Acele kamulaştırma sürecinde hiçbir tebligat yapılmıyor. Ancak acele kamulaştırmaya dayalı acele el koyma davası açılıyor, o davada bir karar veriliyor, o davanın sonucunu da tebliğ etmek zorunda değil. Verilen karara dayanarak tahliye kararını 12 Eylül’de gönderdiler. Köylüler haberleri yine bizden öğrendiler. Greenpeace olarak, köylüler ile beraber 1 Eylül tarihinde bir dava açtık. Resmi kurumlardan gelen ilk tebligat 12 Eylül’de geldi.
MK, ÇA: Acele kamulaştırmanın anlamı ne? Bu araziler koruma altında mıydı? Acele kamulaştırma ile tarım arazisi ve zeytinlik kanunu ihlal mi ediliyor? Yırca’da yaşanan olaylarda, Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın rolü ne?
DB: Acele kamulaştırma kanununa göre, savaş, olağanüstü hal gibi durumlarda kullanılan bir yöntem. Bununla birlikte, Bakanlar Kurulu’nun aceleciliğine karar verdiği durumlarda kullanılıyor. Ancak Danıştay’da bununla ilgili birçok dava var. Danıştay’ın birçok ictihatı var bu konuyla ilgili. Danıştay da, Bakanlar Kurulu’nun aceleciliği ile ilgili bir karar verilecekse, kanundaki savaş, olağanüstü hal gibi nedenlere paralel nitelikte öneme sahip olması gerektiğini söylüyor.
[Image by Ayşegül Ersoy.]
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı İl Tarım Müdürlüğü önemli ve güzel bir karar aldı. “Buralar zeytinlik alanlarıdır, zeytincilik kanununa göre zeytinler hukukun koruyucu hükmü altındadır, bu nedenle burada termik santral kurulması hukuki değildir” kararı verdi. Şehircilik Bakanlığı ise bölgede Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini işletti. ÇED sürecinde halk bilgilendirilmedi, halkın katılım toplantılarından haberleri yoktu. Burada Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği çelişkili bilgiler var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bizim başvuruda vemiş olduğu cevapta, bir ÇED komisyonu oluşturduklarını ve İl Tarım Müdürlüğü’nün bu komisyonunun bir üyesi olduğunu, fakat toplantılara gelmediğini ve görüş de bildirmediğini söyledi. Bakanlığa bağlı İl Tarım Müdürlüğü ise, kendilerine ÇED sürecinde hiçbir başvuru yapılmadığını söyledi. ÇED sürecinde olması gerekli olan Manisa İl Tarım Müdürlüğü’nün kararı bypass edildi.
Acele kamulaştırmanın iptaline dair, acele kamulaştırma sürecinin durdurulması ve iptaline dair dava açtık. Acele kamulaştırma davasında da hem acele kamulaştırmanın hukuksuz olduğunu ve bu alanların zeytinlik olduğunu, hiçbir şekilde enerji santrali kurulamayacağı argümanlarını savunduk. ÇED raporu bizim başvurumuz üzerine 15 Ekim’de tebliğ edildi. Bununla ilgili de hukuki çalışmamız var. Bu hafta içerisinde dava açılacak.
MK, ÇA: Yırca direnişi ne zaman başladı? Eylül ayı içinde ağaç kesimi için giren şirketin hukuksal bir dayanakları var mıydı?
Olcay Bingöl (OB): Yırca direnişi Eylül başı itibariyle başladı. Bahçelere girmelerinin hiçbir dayanakları yok. Burada iki ayrı durum var; zeytinlik arazisi olması ve tarım arazisi olması. Acele kamulaştırma kanununun dışında Zeytincilik ve Tarım alanlarının korunması yasaları ile korunan bir alan. Acele kamulaştırma kanunu çıksa bile zeytinlik ve tarım arazisi statüsü kalkmadan herhangi bir şekilde imar değişikliği yapılamaz. Ayrıca buranın bir imarı yok, inşaat izni yok, inşaat ruhsatı yok, işyeri açma ruhsatı yok, hafriyat yapma ruhsatı yok. Bir inşaatın yapılabilmesi için bu ruhsatlara ve izinlere ihtiyac var. Kolin A.Ş. bu alanda bu izin ve ruhsatlara sahip değil. Bu durumda acele kamulaştırma olsa dahi bu şekilde işlem yapması mümkün değil. Dolayısıyla, Kolin buraya araçları, insanları ve kesicileri sokarak yaptığı her eylem ve etkinlik hukuka aykırıdır.
[Image by Ayşegül Ersoy.]
MK, ÇA: Zeytinlik yasa tasarısı meclisten geçerse, Kolin’in yaptığı eylem ve etkinlikler hukuki mi olacak?
OB: Hayır. Toprak koruma kanunu dolayısıyla orası tarım arazisi statüsünde olacak. Zeytinlik arazisi olarak korunamasa da tarım arazisi olarak korunabilecek.
MK, ÇA: Şirket’in Yırca’daki amaçları ne?
OB: Şirket burada bir termik santral kurmak istiyor. Planladığı termik santrali yapmak için ise orada bulunan zeytinlikleri ortadan kaldırmaya çalışıyor.
MK, ÇA: Köyün, civar köylerin ve Soma merkezin direnişe karşı tutumu ne? Başka illerden destek geliyor mu?
OB: Yırca, Soma’dan ve civar köylerden destek almadı. Belki bu Soma özelinde değerlendirilebilecek bir durum çünkü bu bölge madenlerde çalışan insanlardan oluşuyor. Zaten maden meselesinde çok büyük bir hareketlilik söz konusu. Bu bölgenin nüfusunun istihdam edildiği alan çoklukla kömür madenleri. Orada yaşanan olayların dışında burada yayılan dedikodular da var. Yırca köylüleri, Kolin ile anlaşarak topraklarını Kolin’e verdiler gibi bir dedikodu yayılmış durumda. Ne zaman Soma’ya destek çalışmaları için görüşmelere gitsek, bize söylenen zaten onlar Kolin ile anlaşmış, biz niye destek olalım ki. Son pişmanlık fayda etmez. Mücadele etmemiş ve anlaşmış bir halka biz niye destek olacakmışız gibi dedikodular sözkonusuydu. Kolin her yerde olduğu gibi burada da oldukça güçlü bir şirket. Bir yandan, burada kömür madenleri var, halk kömür madenlerinden ve termik santralden yararlanarak iş buluyor. “Siz termik santrali durdurarak buradaki istihdamı önlemeye çalışıyorsunuz” gibi söylenti de söz konusu. 2 bin ila 5 bin kişi çalışacak gibi abartılı sayılar söz konusu ama böyle birşey söz konusu değil. Belki inşaat aşamasında kalifiye olmayan işgücünün kullanılacağı aşamada bölgeden çok sayıda insan istihdam edilecek. Ama Türkiye’de görüldüğü gibi inşaat aşamasını geçtikten sonra, kalifiye olmayan iş ihtiyacı bittikten sonra, işten çıkartmalar başlayacak ve en fazla 200-250 kişinin kalifiye düzeyde çalıştığı iş alanına dönüyor. Zaten güvenlik taşeronlaşmış durumda çalışıyor. Ama bu söylentiler ile birlikte Soma ve çevre köylerden Yırca’ya destek hiç olmadı. Diğer şehirlerden çevre örgütleri ya da zeytin için mücadele eden örgütler, yapılar buraya desteğini sürdürdü.
MK, ÇA: Topraksızlaştırma ve mülksüzleştirme bu olaylarla beraber mi başladı? Yoksa daha önce benzer devlet ve sermayenin birlikte hareket ederek çiftçiyi yoksullaştırdığı politikalar olmuş muydu?
OB: Bu bölge üzerinden baktığımızda bütün köyler kömür madenleri ile kaplı. Çok yakın bir köy olan Eniş köyüne baktığımızda artık köyü göremiyorsunuz. Çünkü köy ortadan ikiye ayrılmış durumda ve nüfusu yok olmuş. Köyün taşınılması düşünülüyor, köyü taşıyacak yer bulamıyorlar. Buna benzer 7 köy daha var burada. Varolan ve açılacak madenler dolayısıyla tamamen topraklarını ve mülklerini kaybedecek ve şehirlere göçmek durumunda kalacak köyler var. Bunların hepsi çok yakın zamanda söz konusu olacak. Çünkü yeni açılacak olan madenler var. Ayrıca kurulacak olan Kolin termik santralin için açılacak olan madenler var ve bunlar ÇED’den muaf tutulmuş durumda. Hem çiftçilik yapan köylüler açısından mülksüzleşme, topraksızlaşma söz konusu, hem yeni termik santralde kimler çalışacak; bu mülksüzleşen köylüler çalışmaya başlayacak veya halihazırda madenlerde çalışanlar çalışacak. Baktığımızda da yeni açılacak olan 3 tane kömür madeni ÇED’den muaf tutuldu. Burada topraksızlaştırma, mülksüzleştirme ayrıca göz göre göre ölüme gönderilme söz konusu.
[Image by Ayşegül Ersoy.]
MK, ÇA: “Yırca Türkiye’deki tüm zeytinlikler için çok önemli, kalesi niteliğinde” diyen çiftçi Oktay Uyan zeytinlik yasa tasarısına dikkat çekmişti. Yeni zeytinlik yasasının taşıdığı tehlikeler nelerdir?
OB: Burası çok önemli. Sadece tarım politikaları açısından değil, enerji ve madencilik politikaları açısından da değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü bu yasada tasarlanan değişiklik enerji ve maden üzerinden yapılan bir değişiklik. 25 dönümün altındaki zeytinlikler artık zeytinlik statüsünde sayılmayacak. Zeytinlikler Türkiye’de nerelerde var diye baktığımızda, çoklukla Kaz dağları, Edremit Bölgesi, ve Manisa bölgesinde bulunmaktadır. Türkiye’de zeytincilik yapan halk, zaten 25 dönümün çok altında alanlarda zeytincilik yapıyor. Buradaki her bir arazi 3-5 dönüm, en fazla arazisi olanın bile 15 dönüm arazisi bulunmakta. Kaz dağlarına gittiğinizde de 25 dönüm arazisi olanlar çok büyük zeytin arazisi olanlar. Türkiye’de 25 dönümün altındaki arazileri zeytinlikten çıkarttığınızda küçük çiftçi kalmayacak demektir. Zeytincilik yapılan alanlar, altın madeni, bakır madeni ya da benzinlik madeni arama alanları ya da termik santrallerin yapılması planlanan alanlar. Aslında Enerji Bakanlığı’nın Tarım Bakanlığı üzerinden yürüttüğü bir kampanya bu. Burada gördüğümüz kadarıyla, Tarım Bakanlığı zeytinciliği korumak üzere bir tavır almış durumda. Manisa İl Tarım Müdürlüğü, zeytinciliğin korunması için gerekli kararları almış durumda şu ana kadar. Ama baktığınızda ÇED’de Tarım Bakanlığı’nın kendisi katılmış durumda. Enerji Bakanlığı, Şehircilik Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı arasında çelişkili durumlar söz konusu. Zeytincilik yasasındaki değişiklik talebini iki şekilde ele alıyoruz; küçük çiftçinin ve zeytin üreticinin sona erdirilmesi ve o alanların enerji ve maden yatırımlarına açılmak istenmesi.
MK, ÇA: Yırca’da son durum nedir?
OB: Aynı gün içinde hem çok büyük bir acıyı hem de sevinci bir arada yaşadık. Yürütmeye karşı durdurma itirazımızın yanıtlanmasını bekliyoruz, bugün yarın derken şöyle birşey oldu: evvelsi gün askeri alanlarda kullanılan, çok keskin ve tehlikeli olan spiral ve çift sıra şeklinde jiletli teller çektiler. Aynı zamanda, Balıkesir,Bursa ve Aydın’dan Yeniçeri Güvenlik’in 100 kişiye yakın ek güvenlik görevlileri getirdiler. Neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Bir yandan da, içeride kiralama sözleşmesi durumu olan bir alanımız vardı. Burası ihtilaflı bir alan, yani bu mülkün müfettiş konusu ihtilaflı. Mart ayında da bir çiftçi ile yapılmış bir kira sözleşmesi vardı. O kişi de “kiralama yaptığım alana çadırımı kurarım” dedi ve orada zeytin nöbetine devam edeceğiz. Bu bizim için yararlı oldu çünkü zeytin nöbetini dikenli tellerin dışında, bir bağ evinde sürdürüyorduk. İçeride herhangi bir kesim veya yıkım etkinliği olduğu zaman, bu dikenli telleri aşarak oraya koşuyorduk ve durduruyorduk. Bu on dakikamızı alıyordu ve bu sırada çok sayıda ağaç kesimi gerçekleşiyordu. Bu zilliyet ile ilgili konu açığa çıktığında içeride olacağız dedik. Soma Savcılığı da, burası ihtilaflı bir alan olduğu için, kira sözleşmesi yapan kişi alana giriş çıkış yapabilir dedi. Biz buna dayanarak nöbetimizi içerde de sürdürmeye başladık. Kesim yapılan alanlara ulaşmamız çok daha kolay olacaktı.
Şirket tarafından çok şiddetli bir tepki ile karşılandık. Güvenlik önlemlerini artırmaya başladılar. Dikenli tellerin altından, arasından ve üstüne basarak geçiyoruz diye jiletli telleri taktılar. İki gün önce, aynı güvenlik şirketine ait 100 tane güvenlik görevlisi getirdiler. 490 dönümlük arazinin içine beşerli beşerli güvenlik görevlilerini yerleştirdiler. Biz içeride nöbet tutmaya devam ederken, güvenlik görevlileri etrafımızı çevirdiler, coplarını gösterdiler, tehdit ettiler ve çıkarmaya çalıştılar. Biz içeride bu direnişi gösterirken, köylüler de ana kapıda aynı direnişi gösteriyordu. Dışarıdaki köylülerin içeriye girmesi gerektiğini söylüyorduk. Çünkü bu arazilere dikenli tel takmak hukuka aykırı. Buradaki zeytinler hala köylülere ait ve burada hasatlarını yapabiliyor olmaları gerekiyordu. Ama Kolin Şirketi buradaki hasatın kendi izinlerine bağlı olduğunu iddia ediyordu. Kaymakamın izniyle sadece üç gün köylülerin hasadına izin verdiler. Ardından köylülere alanı kapattılar. Ancak burada henüz hasat zamanı değil, tirilye zeytininin bir haftası daha var hasat edilmesi için. 4 kiloda 1 litre zeytinyağı elde eden köylüler, erken hasat yapmak zorunda kaldıklarından 9,6 kiloda 1 litre zeytinyağı elde ettiler.
İçeride ve dışarıda direniş devam ederken, gece büyük bir arbede yaşandı. Çok sayıda güvenlik görevlisi köylüleri engelledi. Yaralanmalar oldu, içeriden güvenlik görevlilerine atılan taşlardan yaralanmalar ve hastaneye kaldırılanlar oldu. Gece 01.30`a kadar bu böyle sürdü, jandarma geldi. Jandarma giremeyeceğimizi, çünkü güvenliğin buna izin vermediğini ve Kolin’in bunu istemediğini söyledi. Jandarma, yapacağımız hiçbir şey yok, yasalarca sizi sokma ya da sokmama hakkına sahip değiliz. Buradaki tüm sorumluluk, hak ve yetki şirketin güvenliğindedir dedi. Bizi gece 01.30`da oradan uzaklaştırdı. İçeride de altı tane kepçe vardı, onların dışarı çıkarılmasını istiyorduk. Zeytinliğe tehdittir, zeytinleri kesmek için orada bulunuyorlar. Ancak jandarmayı ikna edemedik buna. Yasal olarak hakları olmadığını söylediler.
[Image by Ayşegül Ersoy.]
Biz nöbetimize devam ediyorduk, sabah saat altıya doğru araçlar hareket etti. Bu araçlar çok hızlı, çok güçlü ve çok yıkıcı araçlar. Bunlar bir saat içerisinde 5 bin ağacı yok ettiler, toplamda da 6 bin ağaca yakın ağaç yok oldu. Güvenlik güçleri çok şiddetli ve acımasız davrandılar, bu tavrı polisten bile görmemiştim. Halk dikenli telden içeriye girmeye çalışıyordu, gözümüzün önünde ağaçlar gidiyordu. Çok şiddetli şekilde içerden taşladılar, ben hala yürüyemiyorum. Kesim bittikten sonra jandarma geldi, herkes ağlıyordu, sonra dama dönüldü. Birkaç saat sonra avukatımız ÜYAP’tan (avukatların bilgi edinme sistemleri) yürütmeyi durdurmanın gerçekleştiğine dair bize bilgi verdi, itirazımız kabul edilmiş. Kolin birgün içerisinde dikenli telleri çekti, güvenlikleri getirdi ve büyük ihtimalle Kolin yürütmeyi durdurma kararını biliyordu. Kesimi de usulsüzce yaptı. Aynı gün içerisinde çok büyük bir acı ve sevinç yaşadık. Kırgın bir sevinçti; oynuyoruz, gülüyoruz ama aynı anda da ağlıyoruz. Bir yandan kimse kesim yapılan alana bakamıyor, ki 3 metre ötemizde.
MK, ÇA: Zeytinlik arazileri zeytinlik olarak gösterilebilecek mi? Zeytinlik yasası ile korunmaya devam edecek mi?
OB: Gösteriyoruz. Kesilmiş alanlar, yıkılmış alanlar var, kökleri hale toprakta olan ağaçlar var. Ayrıca hızla zeytin ekimine başladık. Tekrar bir kamulaştırma süreci başlatıldığında buranın statüsü söz konusu olacak. Önümüzdeki hukuksal süreçte ÇED’e davamızı açıyoruz, çünkü ÇED hukuksuz, çoklu hukuksuzluk var. ÇED’in iptalini istiyoruz. ÇED’in iptali demek, herşeyin durması şirket tarafından herşeyin sil baştan başlaması demek. Öngörümüz ve dileğimiz Kolin’in bu projeyi durdurması.
MK, ÇA: Biz nasıl destek olabiliriz?
OB: Bu sıcak zamanda buraya dikime gelmek, köylülerle birlikte olmak. Ayrıca kömür santrallerine karşı mücadele etmek. Diyelim ki Kolin Yırca’dan gitti, başka yere mi yapacak termik santrali? Ona karşı mücadeleye de destek olmak gerekiyor, bu biteviyet devam eden bir süreç.
Ayrıca burada köylülerin bitirilmesi söz konusu. Tarımsal üretim ve tarımdan kaynaklı yan ürünler artık değerini kaybettiği, tüketicisine ulaşamadığı için zaten bu köylüler başka yollarla hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. O zaman biz kentten ne yapabiliriz? Onlara, kooperatif aracılığıyla ürünlerini satın alarak, onlarla birlikte ürünlerini çoğaltarak ve değerlendirerek destek olabiliriz.